Yaygın olarak “Polisiye” adıyla bilinen ancak temelde “Suç Edebiyatı”başlığıyla tanımlanan ve 19. yüzyılın ilk yarısını ‘başlangıç’ kabul eden literatüre rağmen; suçun ve dolayısıyla buna dair edebiyatın toplumlar tarihiyle paralel olduğuna inanıyoruz. Dünya suç edebiyatı iki asırdan beridir kendi kahramanlarını yaratırken, “Kim yaptı?”, “Nasıl yakaladı?” soruları üzerinden çizgi romanlar, tiyatro eserleri ve elbette gişe rekorları kıran sinema filmleri ile izleyici rekorları kıran televizyon dizileri üreterek devasa bir sektör yaratmayı başardı. Ülkemizde ise polisiyenin edebiyat tarafı zayıf kalırken, sinema ve dizi sektöründe bazı çıkışlar oldu. “Neyimiz eksik?” diye kendimize sorduğumuzda aslında ne hikâye yönünden ne de sanat insanları yönünden bir eksiğimiz olmadığını fark ettik. Tek eksiğimiz odaklanmak ve entegre olmaktı. Sir Arthur Conan Doyle ve Sherlock Holmes önce odaklanmaya sonra entegre olmaya en önemli örnektir. Gazete ile başlayan serüven kitaba, sonra sinemaya ve diziye dönüşmüş, en sonunda müze de dahil olmak üzere her türden ticari ürünle kendi ticari dünyasını yaratmayı başarmıştır.

Dark İstanbul Medya A.Ş. bünyesindeki Dark İstanbul Yayınevi bu amaçla kurulmuş ve tüm stratejisini edebiyat dünyası ile sinemayı buluşturmaya odaklamıştır. Nitekim odaklanarak üretmenin daha avantajlı olacağı gerçeği bir yana, hakikaten de İstanbul öylesine çok efsaneye kaynak oluşturuyor ki, bu da bizlerin neredeyse ömrümüz kadar üretebileceğimiz manasına geliyor.