NAZMİ SERİM’İN “DETEKTİF” SERİSİ

17-02-2024 02:58
NAZMİ SERİM’İN “DETEKTİF” SERİSİ
221 Baker adresinde ikamet eden ve suçluları tümevarımlı usavurma (inductive reasoning) yöntemiyle bulan Sherlock Holmes’ün rüzgarları 19.yy’ın son çeyreğinde esmeye başladığında Osmanlı edebiyatının da polisiye roman furyasından etkilenmemesi düşünülemezdi. Nitekim, büyük dedelerimiz Ebusüreyya Sami’nin II. Abdülhamit döneminde yaşayan polis hafiyesi Amanvermez Avni karakteriyle ile tanıştıklarında takvimler 1913’ü göstermektedir. Amanvermez Avni’yi Behlül Dana’nın (İskender Fahrettin Sertelli) Türk Sherlock Holmes’ü Yıldırım Cemal’i takip eder. New York Detektif Dairesinde çalışmış ve mesleğin inceliklerini burada öğrenmiş Yılmaz Bey, yardımcısı Şadan Bey ile maceradan maceraya atılır.

19.yy son çeyreği ile 20.yy ilk çeyreği arasında peyda olan ve Sherlock Holmes’ün paltosundan çıktıklarını söyleyebileceğimiz bu kahramanları Türkçe Polisiye’nin erken dönem karakterleri olarak tanımlayabiliriz. Bu dönemde roman sayfalarının ötesindeki İstanbul’un sokaklarında gerçekte neler yaşanıyordu? Suç ve suçla mücadelenin bu devrine dair kurgu dışı çok sayıda esere rastlamak sanırım mümkün değil. Aklıma gelen Dersaadet Polis Mektebi Müdürü Mustafa Galib’in “Fahişeler Hayatı ve Redaet-i Ahlakiyye” isimli eseri geliyor. Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere suç dünyasının ‘cinai olmamakla beraber milli menfaati haleldar eden suçlar’ına yoğunlaşıyor. Kitabı birkaç yıl önce Libra Kitap yeniden bastı.

Şimdi polisiye tarihinde filmi biraz ileri saralım ve yeniden Batı’ya dönelim. Suçun 1920’lerle beraber gittikçe organize hal almaya başladığı ABD’de polisiye türünün de evrimleştiğini görüyoruz. Artık centilmen polisler ve detektiflerin devri kapanmış suçlularla onların yöntemleriyle savaşan anti-kahramanlar türemeye başlamıştır. Polisiye ve kara roman (noir fiction) unsurlarını bir araya getiren ve taş kalpli’ (hardboiled) olarak adlandırılan bu alt türde karşımıza Dick Tracy ve Sam Spade gibi karakterler çıkar. Bu alt türün en revaçta olduğu dönem 1930-1950 arasıdır. Bizde Türk Sherlock Holmes’lerine mukabil Türk Dick Tracy’lerine pek rastlanmaz. Dolayısıyla bir millileştirme çabası görmeyiz ama Spillane’in tipik taş kalplisi Mike Hammer’ı-Kemal Tahir başta olmak üzere- ülkemiz yazarlarının yeni maceralara koşturdukları alternatif “Mayk Hammer” serisini de unutmamak lazım.

Polisiyede taş kalpliliğin yükseldiği yıllarda bizde mesleğe dair ilk kurgu dışı kitaplar yayınlanıyor. Bunlardan bir tanesi Derviş Okçabol’un 1939 tarihli Meslekî Terbiye, Teşkilât, Tarih ve Fiilî Hizmet Dersiadlı kitabı.  Kitabın tıpkıbasımı 2016 yılında Polis Akademisi Yayınları tarafından yapıldı.

Benim bu yazımda konu edineceğim ise Nazmi Serim’in Detektif-I- (Detektif Hizmeti Hakkında Umumi Malumat) Detektif-II- (Suçlar ve Suçlular) ve Detektif Tatbikatı isimli üç eseri. Üçü de 1940’da Ankara’da basılmış. Okçabol’un kitabının 1939; Serim’in kitabının 1940’da basılması bizi şaşırtmamalı. Zira, Ankara Polis Enstitüsü 1937’de kuruluyor ve artık mesleğe dair kitapların zamanı gelmiş. Nitekim, yazar Nazmi Serim’in ismi üç kitabın kapağında ‘Ankara Polis Enstitüsü İstihbarat ve Detektif Öğretmeni’ unvanıyla yer almış. Nazmi Serim hakkında fazla bir bilgiye ulaşamadım. 4 Mart 1939 tarihli Vakit Gazetesi’nde yer alan ‘Zabıta Memurları arasında Nakil ve Tayinler’ başlıklı haberde ismi geçiyor. Bu haberde Serim’in Emniyet müfettişliğinden Basın Yayın Mütehassıs Muavinliğine atandığını öğreniyoruz.


Detektif-I- (Detektif Hizmeti Hakkında Umumi Malumat) kitabının ilk sayfasında kaynakça göze çarpıyor. Beş Fransızca, dört İngilizce iki de Türkçe kitap kaynakçada sıralanmış. FBI’ın ünlü Başkanı J. Edgar Hoover’ın Birleşik Devletler’de Suç’ kitabı da Fransızcasından kaynakçada yer almış. Detektif-I-‘e aslında kitapçık desek daha doğru olur. 45 sayfalık bir eser. Mesleğin tarihçesi; hafiye, detektif ve sivil polis arasındaki farklar; bir detektifte bulunması gereken özelliklere bu kitapta yer verilmiş.

Serim, ‘Asri Polisin Esasının Kuruluşu’ başlığında çağdaş polis hizmetinin miladını Fransız Polis Nazırı Joseph Fouche’nin kurduğu teşkilata bağlıyor. 45 Sayfalık bu kitapçıkta oldukça uzun sayılabilecek bir bölüm Fouche’ye ayrılmış. Bu satırları okurken ister istemez aklıma Stefan Zweig’in Fouche biyografisi geldi. Zweig’ın hem Jakobenler'e hem Napolyon’a hem de Napolyon sonrası XVIII.Louis’e hizmet edişiyle tipik “bir her devrin adamı” olarak tanımladığı Fouche’ye Serim’in bu denli önem vermesi aslında beni şaşırtmadı. Üstte belirttiğim gibi kaynakçada yer alan J. Edgar Hoover da 37 sene FBI’ın başında kalmış ve altı başkanla çalışmış bir polis şefi. Serim, kitabın başlarında ‘şimdi her yerde polis aranmakta ve onun görüldüğü her yerde emniyet, huzur ve inşirah hissedilmektedir’ derken ve polis milletin hamisi ve şehirlerin hakimidir derken siyasetçilerin yolcu; polisin ise devletin bekçisi ve hancı olduğu bir sistemi vazediyor.

Serim detektif hizmetini gizliliği keşfe yarayan bir hizmet olarak tanımlıyor. Casusları, canileri ve hainleri meydana çıkarmakla sorumlu bu hizmete mensup şahsa da detektif denildiğini belirtmiş. Bu tanımdan Serim’in detektif tanımını geniş tuttuğunu ve kontrespiyonajı da detektifliğin altında tanımladığını varsayabiliriz. Nitekim Serim ilerleyen satırlarda adli, cinai ve siyasi sahada çalışan resmi polis de bir detektiftir diyor. Yazar sivil polisin aslında üniformasız polis olduğunu dikkat çekmeden bilgi toplamak ve takip yapmak için sivil polislerin gerekli olduğunu belirtiyor. Sivil polislerin cinai ve adli işleri kolaylıkla başarmalarına karşılık siyasi işlerde daha profesyonel bir yaklaşım gerektiğinden bahisle gizli polis kavramını kullanıyor. Diğer bir deyişle siyasi işlere bakan sivil polisin gizli polis olarak tanımlanabileceğini söylüyor.

Serim, “dedektif olunmaz detektif doğulur” düşüncesine karşı. Kitabında normal bir zekâ ile vazife aşkına malik her polis hizmete intibak kabiliyetini haiz olmak şartıyle detektif derecesine çıkabilir diyor. Detektiflik Hizmetinde Muvaffakiyet Şartları başlığında kriminoloji, hukuk mevzuatı, psikoloji gibi bilgilere sahip olunmasının gerektiğini söyleyen yazar bu başlıkta yer alan bilgileri ABD’deki Chicago ve Fransa’daki Paris ‘Beynelmilel Dedektif Mektepleri’ notlarından derlediğini bir dipnot olarak düşmüş. Bu başlık altında simayı okumak ilmi dediği “fizyonomi” ve kafatasının girinti ve çıkıntılarından sahibinin ahlakını ‘istidlal etmeye (delillendirmeye) yarayan “frenoloji” bilgisinin de şart olduğunu söylüyor. 1930’ların ve 40’ların insanların-ve daha çok da devletlerin-ırklar ve kafatası şekilleriyle akıllarını bozdukları zamanlar olduğunu hatırlarsak bunlar bize garip gelmeyecektir.

Serim, spor ve beden terbiyesi bahsinde bir detektif için uzun atlama ve yüksek atlamadan başlayıp ‘kovboy gibi’ kement atmaya, binicilik, atıcılık, otomobil, motor ve motorsiklet kullanmakta mahir olmaya kadar geniş bir liste oluşturmuş. Listenin bir noktasında ‘hava korsanlarına karşı tayyareye binebilmek, tayyareyi bizzat istimal edebilmek (kullanmak) ve paraşüt kullanabilmek de detektifi muvaffakiyete götüren amiller olarak sıralanmasıyla Serim’in çıtayı bayağı yükseğe koyduğunu söyleyebiliriz. Ben, yazar ilerleyen satırlarda ‘detektifin muhtelif usullerde fal bakabilmesi, ipnotizm manyetizm, telepati ve ispiritizmi’ de bilmesi gerekli olduğunu okuyunca “Yok artık” dedim!   

Detektif-II- Suçlar ve Suçlular da ilki gibi bir kitapçık boyutunda. 47 sayfadan oluşuyor. Serim suçları siyasi, cinai/adli ve milletlerarası suçlar olarak sıralamış. Suçluları ise profesyonel suçlular, sabıkalılar ve akıl veya ruh hastalığı ile suç işleyenler olarak sınıflandırıyor. Siyasi suçları ihtilal, isyan, rejim aleyhtarlığı diye başlayan sekiz başlığa bölmüş. İlerleyen bölümlerde bu başlıklara örnekler arasında laikliğe aykırı dini hareketler yanında ‘üfürükçülüğün ve ‘sihirbazlığın da sayılması beni şaşırttı. Ama komünizme ayrı bir başlık açılarak ‘milletler girdiği memlekete açlık ve sefalet getireceği ve insanları aslı nesli belli olmayan bir kısım türediye esir edeceği kanaatini besledikleri komünizme karşı şiddetli tebdirler alması gerektiğinden bahsedilmesi ile her dönemin olağan şüphelisi sol hareketlere 1940’larda devletin nasıl baktığını göstermesi bakımından dikkat çekici. Cinai/Adli suçları ise i-şahsın menfaatine karşı suçlar, ii-milletin menfaatine karşı suçlar, iii-doğrudan doğruya şahsın ya da milletin menfaati aleyhine olmamakla birlikte millet menafini haleldar eden suçlar olarak 3 alt başlığa bölüyor. Bunlara sırasıyla verilen örnekler arasında katil, kalpazanlık ve fuhuş sayılmış. Beynelmilel suçlar ise kadın ticareti ve mükeffiyat (keyif veren madde) kaçakçılığı olarak sıralanmış. Cinai suçlar arasında müterakki (gelişmiş) devletlerde rastlanan ‘cinayet acenteleri’nden bahsedilmesi de bana ilginç geldi. Bunların bir zehirleyiciler sendikası olduğunu söyleyen Serim özellikle ABD’de sigorta primlerini elde etmek için hayatını sigorta ettirenleri zehirleyerek öldüren çetelerin varlığından bahsediyor.

Kitabın suçlular bölümü ise yine 1940’ların bilimsel kabulleri ve değer yargılarını aksettirmesi bakımından önem taşıyor. Beyaz ırkın Latin, Tötonik (Cermen) ve Kelt gruplarını içerdiğinden bahseden Serim Latinleri (İtalyan, İspanyol, Portekizli, Fransız) hadidülmizaç (çabuk kızan), müntakim (intikamcı), cinsi ihtirası yüksek ve sureti umumiyede dindar vasıflarını haizolduğundan bahsetmiş. Sarı ırk (Çinliler, Moğollar, Tibetliler) ise ‘işkenceci, iyiliği unutmaz, fenalığı affetmezolarak betimlenmiş.

İlk kitapta kısaca bahsedilen fizyonomi ikinci kitapta daha detaylı işleniyor. Serim, çehreler dimağda yer bulan güzel veya fena fikirlerden imal edilmiş birer maske ile mücehhez oldukları görüşünde. ‘Mavi gözlü (bilhassa çin mavisi veya griye yakın mavi) ince burunlu, ince dudaklı, tepeye doğru darlaşan başlı, uzun çeneli, yanağa yapışık küçük kulaklı, uzun ve dar suratlı insanları sureti umumiyede panter gibi süratli kaplan gibi şiddetli hareket ederler. Bu tip insanlar en samimi dostlarını bile nedamet duymadan feda eder onların katili olabilirlerdiyerek kafalarda kocaman ve gülümseyen bir soru işareti oluşturuyor.

Serim, İngilizcede “nature vs. nurture” olarak özetlenebilecek asırlık tartışmaya da giriyor. Suçun ‘doğulan muhitte mi inkişaf ettiği yoksa ‘irsen suça malul olmanın yani doğuştan suç işleme eğilimi taşımanın mı geçerli olduğunu tartışıyor. Serim ikinci görüşün daha doğru olduğunu kanaatinde Bir çocuk yakın akrabasının bazı tabiatlarına tevarüs eder. Mesela bir sarhoşun oğlu içkiye ve fahişenin evladı da ahlaki düşkünlüklere mütemayildir diyor. Suçun meslek haline gelişini de önce tesadüfen suç işlemek, sonra suçla yakınlık kurmak, sonunda da profesyonel suçlu haline gelmek olarak üç aşamada açıklamış. Detektif-II-‘nin Suçlu Kadınlar başlığında karşılaşılan şu satırlar yazarın suçlularla olduğu kadar kadınlarla da bir sorunu olup olmadığını düşündürüyor: ‘Fena bir yola kapılan veya fena bir muhite temas eden kadınlar inceliklerini ve faziletlerini bir daha geriye gelmemek üzere kaybederler. Bu gibi kadınların bakışları bulanık bir hal alır. İhtiyarlık çabuk çöker, çehrelerinde yaşlarıyla mütenasip olmayan buruşukluklar peyda olur. Ağızları soğuk ve zalim bir vaziyet alır. Bu haller faziletli kadınlarda asla görülmez…kadınlıklarına rağmen umumi suçlu karakteri olan pis vücutlu ve pis tabiatlıdırlar. Kedi gibi sinsi, vahşi ve fıtri iki yüzlülükleri dolayısıyle son derece tehlikelidirler

Serim akıl ve ruh sağlığı nedeniyle suç işleme başlığı altında pedofili, kleptomani ve mitomani dışında eşcinselliğin ve mütereddilik (soysuzluk) olarak tanımladığı sadizm, mazoşizm, fetişizmin de kişileri suça yönelttiğini iddia ediyor.

Serinin son kitabı ise ‘Detektif Tatbikatı-Zabıta hadiselerinin nasıl hal, tespit ve intaç edileceğini meseleler üzerine izah eden bir eserdirbaşlığı taşıyor. Diğer kitaplara nazaran daha hacimli. Toplam 147 Sayfa. Bu kitap hırsızlıktan, cinayete, kundakçılıktan, casusluğa kadar 10 ayrı vakayı anlatıyor ve bu vakalarla karşılaşacak detektiflere atmaları gereken adımları, sormaları gereken soruları, ulaşmaları gereken varsayımları ve bu varsayımları sonrasında nasıl çürüteceklerini detaylarıyla aktarmış. Bu haliyle son kitabın içinde öyküleştirilebilecek 10 tane polisiye hikâye barındırdığını söylesek abartmış olmayız. Her vakanın hakkında verilen detaylar o dönemlerde kaleme alınmış hiçbir polisiye öyküde bulamayacağınız orijinallikte. İşin garip tarafı da ilk iki kitapta ırk, fizyonomi, frenoloji gibi artık günümüzde sözde bilim (pseudoscience) olarak tanımlanacak usullerden uzun uzun bahsetmesine karşın vaka çözümleri kitabında bunlara yer vermeksizin Sherlock Holmes gibi tümevarımlı usavurmayı kendine rehber edinmesi. Sözgelimi hiçbir vakada zanlıları yüzlerinde suçluların simasını taşıdığı kanaatiyle kategorize ettiğine rastlamıyoruz.

Ben buradan Serim’in devrin revaçtaki görüşlerini teorik kitaplarında açıkladığı ama iş gerçek hayatta suçlu kovalamaya gelince nasıl bir yol tutturulması lazım geldiğini son kitaba sakladığını çıkardım. Niyeti her ne olursa olsun Serim’in kitapları hem 20.yy’ın ilk yarısındaki kriminolojiye hâkim olan görüşleri yansıtması hem de günümüzde dahi vaka çözümlemesi olarak okutulabilecek kalitedeki aktarımlarıyla polisiye alanında kalem oynatanlar için önemli bir kaynak oluşturuyor.

Blog Etiketleri :
IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.